Türkiye'nin 1959 yilinda üyelik için basvurdugu AET, bugünkü adiyla Avrupa Birligi ile iliskileri, Türk siyasi hayatinin en çalkantili, en yorucu ve zahmetli süreçlerinden biri, hatta en önde gelenidir. Cumhuriyet'in kurulusuyla birlikte Bati ile entegrasyonun bir devlet politikasi olarak benimsenmesi sebebiyle, degisen iktidarlara ragmen AB ile iliskilerin ivmesini degistirmemistir. Ülkenin siyasi, kültürel ve iktisadî yapisinin AB ile uyumlu hale getirilmesine yönelik düzenlemeler de, bu iliskinin bir sonucudur. Dünyada insan haklari ve temel özgürlüklerin daha derinlemesine bir sekilde ele alinip degerlendirildigi bir ortamda Türkiye’nin de bu alandaki eksiklerini bir an önce gidermesi bir zaruret olarak gözükmektedir. Insan haklari ve temel özgürlükler alaninda giderilmesi talep edilen eksiklerden birisi de farkli din ve kültürlere mensup bireylerin örgün ve yaygin din egitiminden esit oranda ve din ve vicdan özgürlügünü ihlal etmeden istifade edebilmelerinin saglanmasidir. Dogal olarak da bu talepler Türkiye’nin AB sürecinde örgün ve yaygin din egitimi gibi alanlarda bazi etkilere açik oldugunu göstermekte ve bu konunun arastirilip incelenmesi önem arz etmektedir. Bu çalisma, Avrupa Birligi’nin din egitimine yönelik politikalarinin Türkiye’ye etkilerini incelemekte ve 2010 yilindan sonra yapilan düzenlemeleri de kapsayacak sekilde din egitimi ve devletin bu egitimdeki rolü konusunu masaya yatirmaktadir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade