"Modernlige iliskin literatür uzar gider, ve ben de burada söz konusu literatüre bir asap bozuklugu halet-i ruhiyesi içinde ve biraz fazla sikisik yazilmis olmanin bütün iticiligine sahip yüze yakin sayfayla katkida bulunmaktan çekinmedim. Modernligin en temelde doga ve kültür arasindaki iliskinin farkli bir tasarimini içerdigini tesbit ettikten sonra da, maddî tarihçiligi baskalarina birakarak, onun kurucu düsünürleri veya temsilcileri sifatiyla Montaigne’in, Cervantes’in, Hobbes’un, Kant’in, Baudelaire’in, Saussure’ün eserlerini ardarda gelen ve zihnimizdeki gerçeklik düsüncesini parçalamakta olan kirilmalarin, kozmosun düzeni ve insan, mit ve olgu, dogal durum ve toplum, düsünce ve gerçeklik, güzellik ve hakikat, ardindan dil ve gerçeklik arasindaki kirilmalarin birbirlerini izlemesi olarak görmeyi önerdim. Bu öneri tartisilabilir ya da abartili bulunabilir, ama esasa iliskin hakli ve reddedilemez bir yani olduguna da kesinlikle inaniyorum.
Düsünce tarihine iliskin nüfuz edici olmasini umut ettigim böyle bir okumanin ötesinde, kisisel kanaatime gelirsek, entelektüel ilginin artik hakikati sosyokültürel bir insa ve bilgiyi deneysel bir ölçümlenebilirlik olarak tasarlamamiz nedeniyle dejenere olmus olduguna ve gerçekligi, yani varolan olarak varolani telafisi imkansiz biçimde iskaladigina inaniyorum. Standart düsünce tarihi anlatilarimizda Muhasibî’nin yeri Descartes’tan ve Sadra’nin yeri Kant’tan küçük tutuldugu sürece bunun asla asilamayacagina da inaniyorum. Batililar’in bu noktadaki kanaati ne olur, hiç bilmiyorum, ama biz kendimizi onlarin kanaatleriyle bagli hissetmek durumunda degiliz."
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade