Iktisat ve iktisadi iliskiler, günümüz dünyasinda her seyin ardinda yatan temel gerçek ve açiklama olarak görülmeye basladi. Ampirik ve bilimsel olma iddiasindaki her yaklasim gibi iktisadi yaklasim da ahlaki olanla degil sadece olgularla iliskili oldugunu iddia eder.
Ahlaki yargi verme zorunlulugu, olgularin bir çesit analizi oldugu öne sürülen çikarimlar yapmaya yerini birakmis gibi sunuluyor.
Günümüzde kendini siyasal ve ahlaki olarak konumlandiramayan ya da çaresiz hisseden ve bir çesit yargisizlik ile duygusuzluk durumuna hapsolmus her modernizm sonu bireyi, iktisadi olanin bu sözde bilimsel çatisi altinda kendine bir siginak aramaktadir.
Oysa insanligin iktisadi olanla iliskisi her zaman böyle gerçeklesmemistir. Klasik iktisadin kurucusu sayilan ve ayni zamanda bir filozof da olan Adam Smith’in de dahil oldugu eski dünya tasavvurunda iktisat ahlaktan tamamen ayri bir alan degildir.
Hatta ahlaki yargilar tarafindan belirlenen bir alandir. Bu iliski türünde dogru olan iyi olandir ve iyinin ne oldugu da felsefi bir meseledir.
Öyle görünüyor ki, iktisat bilimlesme sürecinde ahlakla olan iliskisinden felsefeden koptugu ölçüde uzaklasmistir. Bu kitap, iste bu kopustan önceki dünyanin felsefi temellerinin hikayesidir…
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade