Büyüklerin arasinda dolasir, sohbetlerini can kulagiyla dinlerdim.
Kuruyup kararmis bu adamlar çay, sigara ve dedikodu ile beslenirlerdi.
Hikâyeleri, hele ki din büyüklerinin cenkleri, kerametleri hakkinda ise büyülenmisçesine anlatirlardi. Cosan, dalgalanan sesleri birdenbire alçalir, yumusar, içe dogru akardi. Az önce gürültüyle sarmalanan kalabaligin üzerine, gözyaslarini çagiran hüzünlü bir sessizlik çöker, ortam husu denizine dönerdi. Sonra, rüzgâr tersten de esebilir, o vakit küfürlü kahkahalar agizlari doldurur, birbirini igneleyen sözler, birinin eksigini açiga çikaran hikâyeler odayi dört taraftan kusatirdi. Birinin eksigini açiga çikaran hikâyeler odayi dört taraftan kusatirdi. Mavi Bozkir, gâvur çesmeleri, köylük yerleri, pavyon müdavimleri... Ufak tefek hesaplara karsilik alinan büyük zayiatlar... Yasadiklari yerin rengi ve kokusu olan insanlarin öyküleri… Hayati Sönmez, tasranin, disaridan bakinca kendi halinde görünen ama aslinda bozkirin hiçligiyle bogusan ve bazen de etrafindakileri yine bu hiçlik duygusuyla bogan insanlarini anlatirken, gri bir seher vaktinde bozkira vuran sert rüzgârlari da yüzümüzde hissettiriyor.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade