Fakir Baykurt, öyku¨lerinde köy yasaminin sertligi, yoksulluk, cahillik, taassup, batil inanç, sömürü gibi sorunlari ele alarak köylu¨nu¨n maddi ve manevi du¨nyasini toplumsalci ve gerçekçi bir bakistan , canli tanikliklardan yola çikan yazar, gu¨nlu¨k konusma dilini öyku¨ye tasiyarak zaman zaman mizahi bir dil kullaniyor; bu¨rokrasinin çarklari arasinda sikisan ama içinde de bir umudu barindiran “siradan insani”, yasadigi yerin atmosferiyle birlikte çarpici bir biçimde betimliyor.
Ilk basimi 1970’de yapilan Anadolu Garaji’ni yeniden okurla bulusturuyoruz:
“Ah; bana edenler ettiginden bulsun! Bana sebep olanlar kebap olsun! Cayir cayir yansinlar ateslerde! Anam babam, kaynanam kaynatam, kocam, hepsinin yu¨zlerini yu¨yu¨cu¨ler görsu¨n! Hepsini
tenesirler paklasin! Hepsinin sirtlari tahtaya gelsin! Bana göz degdirenlerin, bana muska yazdiranlarin! Bu tu¨yu¨ bozuk doktorun, bu sasi hemsirenin! Elimi kolumu tutup bayiltanlarin, içimi
bosaltanlarin! Tu¨mu¨nu¨n yeri, yedi kat cehennem olsun! Simdi yatip kalkip ileniyorum hepicigine. Gökyu¨zu¨ne bakarken ileniyorum. Yanibasimda yatan Ömercikli gelin çisini ederken ileniyorum. Bana nasilsin diye soran birisine iyiyim diye karsilik verirken ileniyorum. “Bunu koymam sizde!” diyorum. “Ne yapar eder öcu¨mu¨ alirim! Hepinizin durdugu köyu¨, hepinizin gerdege girdigi evi yakarim! Nasil aldiniz benim bebemi?” diyorum. Ah; ah kahbe du¨nya ah; ah çaresizlik!”
(Daglarda Doguracagim)
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade