Arastirmacinin dikkatini devletle, mahkemelerle, kanunlarla ve muhakeme usulüyle sinirlayan bu hukuk düsüncesi hukuk bilimini bugüne kadar en beter sekilde maruz kaldigi fakirlige mahkûm etmistir. Bir sonraki adim bu zincirlerden kurtulmayi ve hukuk normunun yalnizca devletle olan baglantisi içerisinde degil ayni zamanda sosyal iliskisi içerisinde incelenmesini gerektirmektedir.
Aileyi tasvir etmeden aile hukukunu ögretmek; hayatta esya üzerinde ne tür haklarin görüldügünü belirtmeden esya hukukunu açiklamak; kurulmakta olan sözlesmelerin içerigini açiklamadan sözlesme hukukunu açiklamak imkânsizdir.
Bir dönemin ya da bir halkin hukukunu kanunun bölümlerine hapsetmeye çalismak bir akarsuyu bir gölette hapsetmek kadar akil disidir. Gölete konulan su artik canli bir akarsu degil, durgun bir havuzdur ve havuzun içine az su konulabilir.
Yasayan hukuk, hukuki önermeler içerisinde vazedilmis olmasa da hayata hükmeden hukuktur. Bu hukuk hakkindaki bilgimizin kaynagi, birinci olarak, modern hukuki belgelerdir; ikinci olarak, hayatin, ticaretin, âdet ve teamüllerin ve yalnizca hukukun tanidigi degil, ayni zamanda görmezden geldigi ve göz yumdugu hatta onaylamadigi bütün birliklerin dogrudan gözlemlenmesidir.
Hukuk sosyolojisi yasayan hukukun ortaya çikarilmasiyla baslamalidir. Dikkatini öncelikli olarak soyut olana degil, somut olana yönlendirecektir.
Avusturyali hukukçu Eugen Ehrlich (1862-1922), Kita Avrupasi için hukuk sosyolojisi disiplininin birkaç kurucusundandir. Normlar hiyerarsisine bagli bir hukuk tarifinin gerçeklikle örtüsmedigini fark eden Ehrlich, hukuk kurallarini muhataplarina ve kaynaklarina göre siniflandiran bir yaklasim ortaya koyarak, bize yasayan hukuk diye bilinen kavrami hediye eder.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade