İnsanlık tarihi boyunca, yeryüzünde yaşayan insanların sayısının artması ve buna bağlı olarak ihtiyaçların çeşitlenmesi gibi gelişmeler insanların ilişkilerini düzenleyecek yönetim birimlerinin ve örgütlerin kurulmasını zorunlu kılmıştır. Biçimsel örgütlerde ve biçimsel olmayan gruplarda, başkalarını etkilemek ve başkaları ile işbirliği yaparak belirli amaç ya da amaçların gerçekleşmesi için yürütülen faaliyetler yönetim kavramı içinde değerlendirilir. Böylece yönetim, en küçük sosyal birimden başlayarak, en büyük siyasi örgüt olan devlete kadar çeşitli aşama ve düzeylerde yürütülen faaliyetler bütününden oluşmaktadır ve bu olgu, bütün sosyal gruplarda mevcuttur.
Insanlik tarihi boyunca, yeryüzünde yasayan insanlarin sayisinin artmasi ve buna bagli olarak ihtiyaçlarin çesitlenmesi gibi gelismeler insanlarin iliskilerini düzenleyecek yönetim birimlerinin ve örgütlerin kurulmasini zorunlu kilmistir. Biçimsel örgütlerde ve biçimsel olmayan gruplarda, baskalarini etkilemek ve baskalari ile isbirligi yaparak belirli amaç ya da amaçlarin gerçeklesmesi için yürütülen faaliyetler yönetim kavrami içinde degerlendirilir. Böylece yönetim, en küçük sosyal birimden baslayarak, en büyük siyasi örgüt olan devlete kadar çesitli asama ve düzeylerde yürütülen faaliyetler bütününden olusmaktadir ve bu olgu, bütün sosyal gruplarda mevcuttur.Tarih boyunca tüm toplumlar kendi ihtiyaçlari temelinde örgütlenmis, yasamsal sorunlarina iliskin tartisma ve karar alma platformlari olusturmuslardir. Içinde bulunulan süreçte Türkiye, deyim yerindeyse önemli bir yol ayrimindadir. Bir taraftan neo-liberalizmin ve küresellesme sürecinin yikiciligi mevcutken ve AB sürecinin öngördügü yerel yönetimlerin yetkilerinin artirilarak, demokrasinin tabana yayilmasi neticesinde özgürlük alaninin genislemesinin tesis edilmesi gerektigi belirtilirken, diger taraftan yerel yönetimlerin özerkliginin ya da yetkilerinin artirilmasinin merkezi otoriteyi zayiflatip, ülkenin üniter yapisini tehlikeye atacagi kaygisi mevcuttur. Bu kaygida “üniter devlet” ile “ulus devlet” kavramlarinin birbirine karistirilmasinin yarattigi karisiklik oldukça etkilidir. Bugün gelinen noktada yerel yönetimlerin demokrasinin tabana yayilmasinda ve toplumsal gelismenin esgüdümsel olarak gerçeklesebilmesi hususunda tasidiklari önem açiktir. Bu sebeple, günümüz kosullarinda artik çogu noktada tikanikliga neden olan ve halkin karar alma süreçlerine katilimini çok büyük oranda sinirlayan kati merkeziyetçi yapilardan uzaklasarak yerel yönetimlerin yetkilerinin artirilmasi ve sinirlayici bir anlayis yerine, hakiki anlamda esitlikçi halk katilimina dayanan üretken bir anlayisin hâkim kilinmasi, küresellesmenin ve neo-liberalizmin yikici etkilerine karsi bir alternatif olusturabilecektir. Tüm bunlarin yapilabilmesi içinse basta yönetim kavrami olmak üzere, yönetim biliminin ve Türkiye’deki mevcut yönetsel kurumlarin islevlerinin daha iyi anlasilmasi gerekmektedir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade