Gündelik hayatta, siyasette ve hatta bilimde siklikla karsimiza çikar, yanlis bilgiyi dogru sanmak ve yüzeysel bir bilgiden hareketle “derin” ve israrci genellemeler yapmak. Bir bilim olarak antropoloji de bu duruma maruz kalir ve bir zamanlar bazi antropologlarin “irk” paradigmasiyla kurdugu iliski yüzünden “irkbilim” olarak anilmaktan kurtulamaz. Çok fazla ön plana çikartilmasa da, aslinda yine antropoloji içinde “irk arastirmalarina” ve “irkçiliga” karsi bilimsel duruslari ilk dönemlerden itibaren gözlemlemek mümkündür. Ancak antropolojinin buna ragmen üstüne sinen “irk lekesi”nden henüz kurtuldugu söylenemez. Ayni bilgi karmasasinin Türkiye'de de oldugunu düsünürsek, konuyu Türkiye örneginde incelemek, “irkbilim” algisinin nereden kaynaklandigini bulmaya çalismak ve paradigmanin tarihsel süreç içerisinde gösterdigi degisikligi takip etmek önemlidir.
Bu nedenle metinde, Türkiye antropolojisinin kurucu figürleri olan ve hepsi farkli antropoloji alanlarinda uzmanlasmis bilim insanlari: Sevket Aziz Kansu, Afet Inan, Seniha Tunakan, Muzaffer Süleyman Senyürek ve Nermin Erdentug'un yaklasimlari, yaptiklari çalismalar ve dönem siyaseti ekseninde analiz edildi. Böylelikle “yerli” ve “milli” bir bilim arzusunun “evrensel” ve “bilimsel” bilgi karsisinda sönümlenmesini de görmek mümkün hale geldi. Bu yüzden kitap, bir taraftan antropolojiye dair dogru olani yüzeysellikten kurtarip, derinlestirmeye ve ayrintilandirmaya çalisirken, diger taraftan yanlis bilinip genellestirileni de düzeltmenin pesindedir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade