“Hakk yolunda, ten pamugundan, can esvabini ayiran o efendi Mansur idi. aslinda, Mansur “Ben Hakk’im” demedi. Bu sözü Hakk dedi. Mansur nerede? Bu söz nerede? Bu sözü söyleyen Hakk idi, Hakk idi.
“Ben Hakk’im” diyen Hallac-i Mansur, o sözü söylemeden önce, Hak yoluna düsmüs, o yolun topragini kirpiklerinin ucu ile süpürür olmustu. O kendi yoklugunun denizine daldi, daldi da ondan sonra “Ben Hakk’im” incisini deldi.
Gönlü bir an “Ben Hakk’im” diye çarpan kisi bugün, su ask ipinin üstünde asilip durmaktadir… Gözleriyle mutlak büyüler yapip herkesi büyüleyen de senin derdini kendisi için inceleyerek, bin türlü gerçek sirlari bulur.
askin kiminle bir an anlasti, uyustu ise, sanki o kisinin basina bela dökülmüs oldu. Mansur ask sirrindan ufak bir nükte açiga vurdu da kiskançlik ipiyle asildi.
Ben, kendini bilen ve gönlünü her zaman yanlistan kurtaran kimselerin kuluyum, kölesiyim. Onlar, kendi zatlarindan, kendi sifatlarindan bir kitap meydana getirirler de o kitabin fihristinin adini “Ene’l-Hakk” korlar.
Gerçek bir mü’min, gerçek bir insan, Allah’i canla basla anar, O’nu daima zikrederse, ona dikkatle bak da gör; onda, Hakk’in nurundan gelen güzellik ne parlak olur? Bu ilahi erlerin içleri, gönülleri ne acaib, ne sasilacak bir denizdir! O deniz dalgalanip cosunca, o dalgalarin her birinden “Ben Hakk’im” sesi yükselir.”
-Mevlana Celaleddin-i Rumi’den
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade