ATINA 1900-2000 Yunan bagimsizlik hareketinin basariyla sonuçlanmasinin ardindan, yeni yönetimin ilk islerinden biri Atina’nin baskent olarak insasiydi. Nüfusunun çogunlugu Rum ve Ortodoks bile olmayan bu küçük Osmanli tasra kasabasi yeni devletin çagdaslik simgesi ve Helenizm’in vitrini haline getirilecekti. Bu yüzden, 1930’lara dek yüzyil boyunca kentin ve yeni dogan Yunan ulusunun tekil üslubunu Yunan Canlandirman (ya da Neohelen) Akim olusturdu. Yeni Yunanlilar kendilerini Perikles çagi Atina’sinin fiziksel çevresi içinde düslemeye çalistilar. Hülyanin mimari arka planini ise uzun süre Bati kökenli tasarimcilar varetti. Atina, Theophil von Hansen gibi mimarlar sayesinde, Antikite’yi özgür Yunanistan’dan ayiran neredeyse iki binyillik araligi hiç yasamamisçasina imar edilmeye çalisildi. Neobizans yönelimler bile bu genel egilimin yaninda ihmal edilebilir nitelikte kaldilar. Yunan mimarligi ancak 1930’larda bir çikis sansi yasamaya basladi. Ülkenin ilk Modernistler’i Le Corbusier’nin de övgüsünü hak eden bir taze atilim yaptilar. Hiçbiri çok önemli olamayan, ama hepsi de Bati ve Orta Avrupa kalitesinde sayilabilecek ürünler verdiler. Ikinci Dünya Savasi bu parlak dönemi sona erdirdi. Ülke, bir iç savasla ve 1950’lere dek sürecek ekonomik imkansizliklarla yüzyüze kaldi. 1950’lerle birlikte yeniden yapi yapabilir olan ve Modern çizgiye dönen Yunan mimarliginin en basarili ürünleri Atina’da insa edildi. Kent, 1980’lerin sonlarindan bu yana, AB’ye katilimin da verdigi ivmeyle mimari yükselisini sürdürüyor. Burada basyapitlardan olusmayan, ama düzeyli binalarin olusturdugu kaydadeger bir birikim var. (Arka Kapak)
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade