Sair Hayali, aslen Selanik taraflarindandi. Çok hareketli geçen gençlik yillarinin sonlarina dogru, elinde demir asa, ayaginda demir çarik ile yolu Vardar Yenicesi’ne düsen bir Kalenderî dervisinin pesine takilip, Istanbul’a kadar geldi.
Istanbul’da iyi bir egitim aldi ve bir süre sonra yazdigi birbirinden güzel gazellerle devrin padisahi Kanunî Sultan Süleyman’in bile dikkatini çekmeyi basardi...
Gösteristen, tantanadan, lüks hayattan hoslanmazdi. Pek bir sade yasardi. Gerçek bir dervis ve inançli bir adamdi. Sairligi gibi bu sade hayati ile de taninip takdir edildi...
Ben, Hayalî’nin siirlerini severim. Hele de “Bilmezler” gazelini...
O gazeli duymadiysaniz bile gazelin su misrasini illa duymussunuzdur.
“O mâhiler ki deryâ içredir, deryâyi bilmezler.”
“O baliklar!” diyor. “Denizin içindedirler. Suda yüzerler ama ne sudan, ne de suyun kiymetinden haberleri yoktur! Ancak bir oltanin ucuna takilip sudan çiktiklarinda anlarlar suyun kiymetini. Derya neymis, deniz neymis, su nasil bir nimetmis o zaman farkina varirlar!” diyor...
Insan da sagligin kiymetini hasta olunca, gençligin kiymetini yaslaninca, bir dilim ekmegin kiymetini açliktan midesinden yukarilara aci aci sular çikmaya baslayinca anlamiyor mu?
Peki ya seslerin kiymetini?
Bir sesler denizinde yasadigimiz halde kaç kere durduk ve düsündük seslerin ve sesleri isitebilmenin kiymetini?
Pek çogumuzun aklina bile gelmedi degil mi?
O zaman, o mâhilerden ne farkimiz kaldi?
Derya içreyiz, deryayi bilmeyiz...
“Hadi buna bir son verelim artik!” diyenler!
Buyrun Acayip Seyler Dizisi’nin 20. kitabi SU ACAYIP KULAKLAR’a kulak verin!
–Tarik Uslu (Özkan Öze)
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade