Bir ‘tür’ olarak biyografya, kendi geleceklerini kendi öz iradeleriyle
belirleme hakkindan mahrum birakilan ve bu nedenle de kendi
zamanlarina ve mekânlarina hâkim olamayan azinliklarin,
diasporalastirilmis gruplarin ve genel olarak ‘yenilmis’ aktörlerin
tarihinde de önemli bir rol oynamaktadir. Profesör Heinz Gstrein’in
1974’te ‘avukatsiz halk’ olarak tanimladigi Kürtler de sembolleri,
sözlü kültürleri, parçalanmis ama etkin toplumsal hafizalari ve
nesilden nesle aktarilan yasam hikâyeleri sayesinde ayakta kalabilen
gruplar arasinda yer almaktadir. Bu oksijen kaynaklari 20. yüzyilin
önemli bir bölümünde ‘yasaklanmis’ bulunan Kürtlügün, zamanda
ve mekânda bogdurulamayan çoksesli bir olgu olarak var olmasini
mümkün kilmistir.
Hatirlayamamakla malul bir çagda, unutmakla makullestirilen bir
düzende, yeni olanin sorgusuz kabulüyle övünülen bir dünyada
yasiyoruz. Tarihe karsi sorumluluklarimiz, kolektif bellegin
erozyonuyla toplumsal yasamin gündeminden çikmis görünüyor.
Elinizde tuttugunuz, Tuncay Sur ve Yalçin Çakmak’in titizlikle
derledigi Kürt Tarihi ve Siyasetinden Portreler tam da böylesi bir
problemin üzerine hatirlamanin, aktarmanin, anlatmanin istahli politik
savunusuyla giden bir biyografya çalismasi. Portreler
üzerinden tarihe yeniden bakmayi, bakmakla kalmayip Kürtlerin
entelektüel ve siyasi tarihlerini, çesitlilige halel getirmeyen bir
bütünlük üzerinden okumayi isteyenler için essiz bir baslangiç noktasi.
Tarihyazimina yeni bir soluk.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade