Bir romanda nelerden bahsedilmesini beklemeyiz? Tuvaletlerden mesela. Sineklerden. Bitkilerin üreme biçimlerinden. Gündelik hayatin siradan detaylarindan. Bunlar her ne kadar “dogal” seyler olsalar da romanlara giremeyecek kadar yersiz ya da önemsiz görülürler genelde. Bulgar yazar Georgi Gospodinov ise bütün bu dislanmis konulara kucak açarak “muzip” bir roman çikarmis ortaya: “Sinegin bakisini animsatan çokyönlü bir roman. Ve onun gibi, ayrintilarla, siradan gözün görmedigi küçücük seylerle dolu bir roman.”
Bir bosanmayla basliyor hikâye: Bir yazar olan anlatici, karisindan ayriliyor ve eski hayatiyla birlikte görünüse göre akilci benligini de geride birakiyor. Kahramanimiz dis dünyadan giderek koparken, biz de onun iç dünyasinin dolambaçli dehlizlerine çekiliyoruz. “Dogal” bir romandan beklenecegi üzere, anlati çizgisel bir dogrultuda degil zikzaklarla ve fragmanlarla ilerliyor; iç içe geçen kurmaca katmanlari kimi zaman gerçeklige göz kirpiyor.
“Kendi hayatimizi anlatmanin imkânsizligi hakkinda bir kitap,” diyor Gospodinov, Dogal Roman için ama yaratici bir yazarin yapacagi gibi, bu imkânsizligin içindeki imkânlari kesfedip kullanmayi iyi basariyor.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade