Anlamın Atlı Arabaları

Ömrün suçlariyla mayali sevda,Canlarin caninda ziyanlar ziyani.Söyle öyleyse yar ;Mahkemen senin kimlerin divani.Ömrün tabani tas,Üstü maviler diyari.En çetin yolculuklardan birisi de imgenin yolculugudur. Insan türünün tarih içindeki bütün halleriyle ugrastigi gibi, insan bilincinin gelip dayandigi durak noktalarindan ileriye siçrayabilmesinin olanaklarini sezgi diliyle yakalamaya çalisir. Hem yeni insanin yaratilmasinda, hem dünyaya daha insani daha gerçekçi yeni bakis açilarinin ortaya çikartilmasinda, hem de insana en uygun nesnelerin üretilmesi için yepyeni duygu ortamlarinin yesertilmesinde ciddi islevleri vardir. Siir uygarliklarimizin öncüsüdür. Sonsuz kainatta, karanliklarin kuytulugunda yapayalniz, üsümeye basladigimiz an, o gelir bizi isitir. Ruhumuza ve aklimiza nasil sahip çikacagimizi ögretir.En yürekli, en sade, en acitici kelam onunkidir. Hiçligin ve sonsuzlugun ayni andaki piriltisi sinemizi yakar, kavurur; paramparça eder bilinçlerimizi. Kainatla tekrar tekrar barismayi basarabilmenin, kendimizde ayaga kalkip yeniden yürüyebilecek takati bulabilmenin bir imkanidir siir. Siir ile devrim arasindaki baginti nedir diye sorarsaniz, devrim dedigimiz sey ayda yilda bir görülen degildir. Son yapilan buluslardan birisine göre maddenin madde olarak ayakta kalabilmesi için atomalti parçaciklarindan birisinin, bir saniye içinde tam on bes milyar kez görünüp kaybolmasi gerekiyormus, yani on bes milyar kere yanip sönüyor bir saniye içinde. Onun sayesinde bir madde bütünlügü içinde kalabiliyoruz. Böyle bir kainatta yasiyoruz ve devrim de siir de böyle bir sey. Bu sonsuz bütünlüge nasil yaklasirsaniz yaklasin onun yalnizca çok küçük bir parçasiyiz. Ve insan toplumlari mutluluk ve gelisimlerine en uygun düzeni bulamadiklari sürece - yani nesnenin ve toplumun dogasina, insan ruhunun iç diyalektigine ve elbette adalete uygun bir düzen - kainatin sirtinda bir kene olmaktan öteye gidemeyeceklerdir. Birbirlerini yiyip tüketeceklerdir. Bunlar artik çogumuzun bildigi gerçekler halinde önümüzde durmaktadir. Siir bu gidisata hayir diyebilmenin büyük tapinagidir. Türk siiri çok zengindir, o kadar zengindir ki herseyini siirle yapmaya kalkmistir. Aklin islemesi ilkelerini bile siirle arastirmistir. Iki kere ikiden yirmi iki çikartip, ayni anda hem aglayip hem gülmüstür. Sözlü dedigimiz gelenek, kavramin degil imgenin gelenegi olmustur. Simdi böylesi bir gelenege aklimizin ekmek kirintilarini nasil yerlestirecegiz? Batinin büyük gelenegi aklini olaganüstü incelterek buharlastirip duyarliligi yakalamaya çalisirken; dogu, duygunun karanlik çirpinislarinda bir tutamlik aklini tekrar çikmasi için kökleyip atmaktadir. Bir senfoniyi önce aklinizin incelikleriyle dinlemeyi ögrendiginizde ruhunuzu etkilemeye basladigini hissedeceksiniz. Bir Yörük Semai ya da bir Bozlak dinlerken ruhumuz hemen kanamaya baslar yesil yesil, elbette matematigimiz vardir; ama o kadar derinlerdedir ki, ara ki bulasin.Böylesi bir gelenege aklin inceliklerini katabilmeyi ummak kimbilir belki de akilsizligin ta kendisi! Eh, siir de böyle bir sey zaten!Özer Burgaz