Mustafa Bayram Misir, bu çalismasinda tarihsel materyalist metodolojiden hareketle egemenlik kuramlarini tartisiyor. Yazar, Leon Duguit’den ilhamla, egemenligi bir dogma olarak nitelendiriyor. Günümüzde, ulus devletin geçirdigi dönüsümlerle birlikte egemenligin sonu mu tartismalari el ele ilerlerken, Türkçe literatürde çogu kaynak egemenlik dogmasina yönelik klasik yaklasimi takip ediyor. Mustafa Bayram Misir ise, Carl Schmitt çizgisinin karsisinda konumlanarak, devletin bir niteligi olarak egemenlik kavramini sorguluyor, egemen devlet analizlerine karsi bize özgürlükçü ve hak temelli bir kamu hukuku gelenegini hatirlatiyor.
Egemenlik ideolojisi ve bu ideolojiyi bir güç ideolojisi olarak yeniden ve yeniden üreten egemenlik kuramlari yüzyillar boyu siyasetin içerigini kurmustur ve siyaset, Machiavelli’den beri kapitalist devletin hizmetindedir. Somut insanin hizmetine girmek isteyen bir siyaset ise, öncelikle kapitalist devlet karsisinda konumlanmak, siyasetin siyaset olarak asilmasini hedeflemek ve her somut esikte asagidan mücadelelerin gerçek ufkuna, komünist hipoteze baglanan kamu hizmeti ilkesinin yönlendigi devrime baglanmak durumundadir. Ancak bu tür bir siyaset, bu çalismada bütün yönleriyle ortaya serilen egemenlik ideolojisini tümüyle reddedebilir ve ancak böylece, tarihsel materyalizmin egemenlik kuramina getirdigi elestiri, onun inkârina varir: Devlete mahkûm olmadigimiz gibi kaderimiz de siyaset degildir.
Toplum halinde yasamanin yalin hali, komünist hipoteze dayanan kamu hizmeti ilkesinin kurdugu ‘kamu hukukudur’; eger insanlik onu isterse, komünizmdir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade