Uluslararasi iliskiler alani, tipki diger sosyal bilim alanlarindaki gibi, tarihsel tecrübeleri bilimsel deneylerden elde edilen verilere esdeger bir kaynak anlaminda kullanmak-tadir. Tarihi, politikadan bagimsiz olarak incelemek mümkün olmadigi gibi, uluslararasi politikayi da tarihsel süreçten ayristirarak analiz etmek olanaksizdir. Ister lineer bir gelisme anlayisinin isterse döngüsel bir tekrar anlayisinin ürünü olsun, “insanligin hikayesi anlaminda tarih”, bir yandan insanlarin eylemleriyle yaratilmakta öte yandan yine insanlarin duygulari, düsünceleri ya da çagin manevi degerleri ile sekillenmektedir.
Uluslararasi iliskiler düsüncesinin tarihsel süreç içerisinde nasil gelistigini ve ne gibi faktörlerden etkilendigini incelerken birtakim tarihsel dönemeçlerin ve kirilma noktalarinin varligi göze çarpmaktadir. Çogunlukla savaslar, barislar, antlasmalar, devrimler, sosyal patlamalar ve teknolojik dönüsümler genel tarih aktarimlari içerisinde ön plana çikan temalardir. Geleneksel olarak “savaslarin tarihini askerlerin, barislarin tarihini ise felsefecilerin yazdigi” söylemi benimsense de, uluslararasi iliskiler arastirmacilari her iki tema üzerinde de çalismaktan kaçinmamislardir.
Uluslararasi iliskiler düsüncesini analiz ederken, tarihsel verileri degerlendirme asamasinda, her düsüncenin ortaya çikis sartlarini, o dönemin ekonomik ve siyasal güç dengelerini göz önüne alarak ve muhalif görüsleri de hesaba katarak yorum yapmak gerekmektedir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade