“Agir bir tas gibi oturdu Anneme Mektuplar yüregimin üstüne yillarca. Eserin yayinlanmis sekli elime geçince ruh dinginligi içinde buldum kendimi -tas aniden kaldirildi, yara kapandi, ve üstüme hos bir hafiflik kondu... Bugüne degin söylemek istedigim seyleri -beni mutlandiran, beni üzen, beni ayakta tutan ve yasamama yardim eden seyleri- Anneme Mektuplar’da söyledim... Anneme Mektuplar’a döktügüm sevgi ve heyecani annem bana yirmi yil içinde nasil asiladiysa, ayni sevgi ve heyecani neredeyse kirkbes yil boyunca benden esirgemedi Regina. Sirf bu yüzden onun ögretmen Akimova’nin kisiliginde kendini aramasini tabiî buluyorum. Ya Saf, ve Saf’in annesinin kisiliklerinde kimler sakli? Edebiyat çevrelerinde çok tekrarlanan bir soru ve soruya ünlü bir cevap var: Flaubert’e, Madame Bovary kim? diye sormuslar; Flaubert de Madame Bovary benim diye cevaplamis soruyu. Simdi ben kalkar da Anneme Mektuplar’in Saf’i (veya Topkayaci’si) benim dersem, okur inanir mi acaba?.. Oysa degilim... O kisilikleri kendi ruhumda ve kendi içimde tasidim uzun yillar. Sonra baskalarinin tanimalari geregini duydum ve özledim, ve onlari kendi ruhum ve dimagimdan çikarip okura sundum.” (Cengiz Dagci, Temmuz 1988)
            
            
                                                         
                                     
            
                          Güvenli Ödeme
                     
            
            
                                                         
                                     
            
                          Hızlı Teslimat
                     
            
            
                                                         
                                     
            
                          Kolay İade