Abdülkâhir el-Cürcânî’nin Delâilu’l-I’câz ile Esrâru’l-Belâgat adli eserleri belâgat ilminin kurucu ve en temel eserlerindendirler. Öyle ki Delâilu’l-I’câz meânî ilminin kurucu eseri ve Esrâru’l-Belâgat da beyân ilminin kurucu eseri olarak kabul edilmektedir. Kelam ilminde Serhu’l-Makâsid ile Serhu’l-Mevâkif ne ise belâgat ilminde de bu iki eser odur.
Resid Riza bu hakikati Ibn-i Haldûn’nun el-Mukaddimesi ve Kanuni Sultan Süleyman’in kanunlari ne ise belâgat ilminde de Delâil ve Esrâr odur seklinde seslendirmektedir. Evet, Esrâru’l-Belâgat beyân ilminin kurucu eseri kabul edilmektedir.
Cürcânî, kendi dönemine kadar belâgat ulemasi, dilciler ve edebî tenkitçiler arasinda konusulagelen istiâre, mecaz, tesbih, temsil vs. gibi konulari bu eserinde daha önceki belâgat ulemasinin eserlerinde görmedigimiz sekilde çok genis bir tahlil ve terkibe tabi tutmustur. Kendisinden sonra gelip bu ilmi sistematik bir hâle getiren Râzî ve Sekkâkî’ye ise sadece buradaki malzemeyi bir tasnife dökmek ve yine bu eserden ilham ve hareketle birtakim kaide ve kurallar tespit etmek kalmistir. Diger taraftan sunu da ifade edebiliriz ki Esrâru’l-Belâgat’ta beyan ilminin temel konulari olan tesbih, istiare, mecaz, hakikat vb. mevzular aslinda tek bir hakikati vuzuha kavusturmak için ele alinmistir ki o da mana olmaksizin tek basina lafzin bir beyanin yüksek ya da düsük, güzel ya da çirkin olduguna bir etkisinin olmayacagidir. Iste Esrâru’l-Belâgat Cürcânî’nin yasadigi dönemde fikrî hayatta yayginlasmis ve köklesmis böyle bir yanlis düsünceyi tashih etmek üzere kaleme alinmistir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade