"Hegel, antik site idealini hiçbir zaman terk etmemistir. 0, yalnizca, bu ideali çagdas realite ile, toplum içinde giderek daha önemli bir rol oynayan bir burjuvazinin varligi ile uzlastirmak istemistir. Hegel, hukuk konusundaki düsüncesinin ilk sistematik sekli olan jena Hukuk Felsefesi'nde, tabii hukuku,sosyal kurumlari yalnizca kendi maddi ve manevi gelismesine hizmet eden araçlar gibi gören bireysel sahsin hukuku olarak düsünür ve onun karsisina bir organik tabii hukuku koyar; bireyci atomizme, Totalite fikriyle karsi çikar. Bu noktada, Hegel'in düsüncesi hiç degismeyecektir. jena Hukuk felsefesi, su temel prensipten hareket eder: "ahlaki düzenin pozitif yani, mutlak ahlaki totalitenin bir halktan baska bir sey olmamasidir". Demek ki, organize olmus sekliyle bir devlet olan halk, mutlak esprinin biricik somut tecellisidir. Hegel, daha gençlik çalismalari sirasinda bile, sevginin trajik kaderinin, kaybolmadan sinirsizca sürüp gidememek oldugunu biliyordu. Endividüalizmle karisan soyut insaniyetçilik, insani tarihiyle uzlastiramaz. insanlik tarihi, her biri bir somut Evrensel olan halklarin veya devletlerin tarihidir. Öyleyse, tabii, yani rasyonel hukuk felsefesi, devletin düsüncesi olacaktir, güzel totalitenin düsüncesi olacaktir. Bu totalitenin içinde birey, bir parça olarak, kendi kendisini asmak suretiyle kaderini gerçeklestirir. "Özgür bir halkin içinde, akil, aslinda fiilen gerçeklesmis, canli esprinin hazir mevcudiyeti olmustur... Antikçagin en bilge kisilerine su özdeyisi söyleten sebep budur: bilgelik ve erdem, insanin kendi halkinin örf ve adetlerine uygun olarak yasamasidir".Hegel, bu düsünsel yaklasimiyla, kapitalist devlet yapisinin hukuki temelini atmayla kalmamis, bugüne dek süre gelen ulus-devletin temel hukuksal formatini yaratmistir.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade