Bir sair, üç sairi anlatirsa ne olur? Önce kelimeler tepetaklak savrulur! Bir kuyu açilir -derin, içinde paldir küldür bir serinlik, kafesinden kurtulan kuslar, tasan sular. Ilk, Behçet Necatigil belirir, dünyadan büyük odasinin kapisini açar, sonra Oktay Rifat’in kusu o odaya kaçar. En sonunda uça uça Ilhan Berk’in ellerine konuverir o bir kus. Bir sair, üç sairi dile getirince, muhakkak ki mevsimlerden bir seyler tasar. Geyikler çikiverir sokaklara, aylaklar ayaklanir önce, her sey bir “Iste!”nin idrakine bakar. Bir sair, üç sairi yanina alirsa, dört sairden fazlasi oluverir satirlarda. Salkim saçak bir “kendilik”, gümüs aynalardan bakan bir “baskalik” akar.
Bu kitap, sairler arasinda köprüler kuruyor, üçüyle de içsel bir geziye çikiyor. Üç burcu; Gurbet’i, Hasret’i, Hikmet’i üçünde de yeniden buluyor. Üç benzemezin üç baskaligina, dört kisilik kendilik katiyor. Sairler arasindaki baglari düsünüyor, Garip’in gümbür gümbür teneke trampetini, Behçet Necatigil’in “Susanlara bir sey sormayiniz” sessizligine ekliyor. Ilhan Berk’in Atlas’i pek digerlerine benzemiyor ama atlastaki tirtili aliyor Temizyürek, hepsinin o biricik baskaligiyla besliyor.
Etkilenme endisesinin üç sairde de nasil isledigine yeni yorumlar getiriyor. Salt övgülerden ve yergilerden örülü yargilara karsi, kendi düsünme endisesini ve düsünce telasini yerlestiriveriyor. Bu yüzden bu kitap, salt sairlerden kalani degil, bir deviri, onun içini büküp disina tasarak anlatiyor. Siirlerden örgüler örüyor Mahmut Temizyürek, ayni anda üç çinari, üç birbirine benzemezi yoldas eden bir isigi yol boyu parlatiyor.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade