Salâh Birsel, on dört kitaptan olusan 1001 Gece Denemeleri serisinin on birinci kitabi Kediler'de oya gibi isledigi denemeleriyle okuru gene diyar diyar dolastiriyor. Colette'in kedilerinden el alip kalemini Paris'in civcivli günlerinde Rousseau'nun Diderot, Grimm, Hume ve daha niceleriyle gelgitli iliskilerine ve bu gelgitler arasinda eserlerinin yazilma öykülerine uzatiyor. Miller, Dali, Gurdjieff, Mishima, hayvanlari insanlardan çok sevdigini söylemekten çekinmeyen Axel Munthe sayfalar arasinda arzi endam ediyor. Birsel, 1930'larin Izmir'ini, burada geçen çocukluk ve gençlik günlerini ise kahveleri, lokantalari ve müdavimleriyle, sonradan ünlenecek simalar esliginde sahneye sokuyor. En son da, yasami bir melod rami andiran sair Tokadizade Sekip gözlerimize bir damla yas konduruyor.
Bu denemeler, Birsel'in kendi sözleriyle ifade edersek, kahve söylesileri gibi daldan dala konuyor ya da basladigi yerde degil, baslamadigi yerde bitiyor.
"Çünkü her kedi, Colette'in gözünde bir erdem örnegidir. Ona göre siradan kedi yoktur. Bahtsiz, ikiyüzlülük yapmak zorunda kalmis, iyi anlasilmamis kedi vardir. Sifa bulmaz bir insan yanilgisinin alçak elle dagittigi kedi vardir. Hiç gelmiyecek bir ödülü, bir anlayis ve acima ödülünü bekleyen kedi vardir."
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade