Aklin krallik tahtindan inerek yanilabilirligini kabul ettigi ve kendi kendini yetersiz bulup elestirdigi bir noktaya yürümesi, oradan da ortak aklin mecrasina dogru yol almasi modernizmin bir fazileti olarak görülmelidir. Modernizmin akli, bilimsellik/rasyonellik güdüsüyle hareket ederken dine karsi farkli stratejiler gelistirmisti. Ya dini, tipki Spinoza ve Kant’in yaptigi gibi, bilimsel/rasyonel bir dile ve kaliba dökerek bir çesit akil dini yaratmis ya da farkli olarak deizmi ayricalikli kilmis, ya dinin askin kaynagiyla bagini koparip onu insanlarin mutluluk ve huzur arayisini tatmin eden dünyevi bir metaya/araca dönüstürmüs, ya hümanizm, bilimsellik ya da özgürlük gerekçesiyle dini reddetmistir. Bu stratejiler karsisinda dindarlarin ya dini modernlestirmek, yani modernlesmenin bireysel ve toplumsal icaplarina göre dini yeniden yorumlamak ve çagin sartlarina uydurmak ya da modernizmin aklini kökten reddetmekten, onu küfürle, sapkinlikla, en iyi ihtimalle dini anlama konusunda acizlikle itham etmekten baska bir sansi yoktu.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade