Derken o cumartesi sabahi, durumu yineledigimiz bir gecenin ardindan uyandik. Gözlerimizi açtik ve yatakta dönüp birbirimize iyice baktik. Ikimiz de o an anladik. Bir seylerin sonuna gelmistik ve önemli olan, nereden yeni bir baslangiç yapacagimizi bulmakti. Kalkip giyindik, kahve içtik ve bu konusmayi yapmaya karar verdik. Hiçbir sey sözümüzü kesmeyecekti. Ne telefon. Ne müsteriler. Teacher's'i iste o zaman aldim. Kapiyi kilitleyip buz, bardaklar ve siselerle üst kata çiktik. Ilk olarak renkli televizyon seyredip biraz oynastik ve alt katta çalan telefonu umursamadik. Yemek için odadan çikip otomattan peynirli cips aldik. Tuhaf bir sekilde her sey olabilecekken, her seyin zaten oldugunu fark ettik.
Yasamin aci yüzüyle bu kadar erken tanismasaydi, kuskusuz yine yazar olurdu ama hiçbir zaman okurlari tarafindan böyle sahiplenilmezdi Raymond Carver. Gençlerin haytalik yapip havai asklar kovaladigi yaslarda o evli ve iki çocuk babasiydi. Hayati ögrenmenin yolu, buldugu her iste çalismakti. Benzincide çalisti, hademelik, garsonluk yapti. Yasananlar, kâgida döküldügünde bazen Çehov tadindaydi, bazen Kafka... Insanlarin yasamlarinda barinan, gizlenen öyküleri, yalin, gerçekçi, acitan siirsel bir dille yansitti. Yenilenler içkiye siginirken, kisa öykü türünü yeniden var eden Carver, her basarisinda içti, çok içti, ölümüne içti...
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade