Sâdik Hidâyet’i basyapiti Kör Baykus’ta ve öykülerinde Kafka gibi modernistlerin izinde gerçeküstücü bir yazar olarak tanidik; Vejetaryenligin Yararlari’nda vejetaryen olmakla kalmayan, bu konuyu tüm yönleriyle inceleyip arastiran kimligini gördük. Haci Aga’da ise gerçekçi bir taslama yazariyla karsilasiyoruz.
Haci Aga bütün gün evinin tasliginda oturur ve misafirlerini kabul eder. Her sey tiyatro dekorunu andiran bu mekânda yasanir: Çesitli kisiler sahneye girip çikar; evin sahibiyle demokrasiden ve savastan, hastaliklardan ve ticaretten konusurlar. Kendine bir geçmis icat ederek ve güçlü iliskiler kurarak yükselmis olan Haci Aga’nin bir gününün hikâyesi böylece bütün bir toplumun hikâyesine açilir.
Sâdik Hidâyet, Haci Aga’da 1940’larin Irani’nda dini bile çikarlarina alet etmekten çekinmeyen sermaye çevrelerinin ve politikacilarin ipligini pazara çikariyor. Yerel bir hikâye evrensel kahramanlarla can buluyor.
“... hepsinden önemlisi Haci’nin para tutkusuydu. Para onun sevgilisi, dermani, onu zevklendiren, korkuya düsüren bir seydi. Yasaminin tek amaci sayilirdi. Paranin adin¬dan, para sesinden, para sayilmasindan daha zevk verici bir sey yoktu; bitiyordu pa¬raya. (...) Sanki para âleminde Haci, toplumun bu iletisim aracini biriktirmek ve ona tapmakla görevlendirilmisti.”
(Kitaptan)
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade