“Sirtüstü birakti kendisini, belli belirsiz salinan suyun hissettirdiklerinin besik rahatligi ya da sevgili parmaklarinin ilikligiyla alakasi yoktu. Sonsuz bir belirsizlik, tuhaf bir dengesizlikti. Öfkenin kirginlikla, açilmanin kapanmayla dansi. Asfalttaki arabalar dalgalari degil, deniz bitmek bilmez bir yolun sarsintisini taklit ediyordu, çocuklar sahilde kumla oynarken bile savasi, büyükler insani, ses de sessizligi, ya da tam tersi.“
Yolun Gölgesi ’nde yerlerinden yurtlarindan göç etmek zorunda kalan ya da dogup büyüdükleri sehirlerde kendilerini sürgünde bulan insanlarin hikâyelerini anlatiyor Behçet Çelik. Politikanin, bu bir çirpida söylenen kelimenin çiktigi agizlarin, yine ayni hizla mahvettigi hayatlari, hayatin sadece hayatta kalma çabasina dönüsmesini. Sadece onlari degil, tanik olanlarin hikâyelerini de: Yasadigimiz çagin karanlik gölgesi baskalarinin yasaklanmis sokaklarina, perdeleri sikica örtülmüs evlerine vurdugunda, kendi korunakli hayatlari, ev içlerindeki dirlik düzeni dagilanlari, iç dünyalari zehirlenip çözülenleri, kelimelerden hatta dostluklardan, yakinliklardan azap duyanlari.
Güncelin sicaginda yasananlari ait olduklari zamanin ve mekânin ötesine tasiyan öyküler…
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade