“Bu hayatta her seyiyle güvenebildiginiz en az bir kisi olmali. Yoksa kendinizi hep yalniz hissedersiniz. Insanlarin çogu yalnizdir o yüzden, yapayalniz. Yasananlar kelepir bir hayatin ikinci el versiyonu gibidir. Yaptiginiz hiçbir sey size ait degildir, benliginize, özünüze. Hayatiniz, tümüyle güvensiz bir ortamin mecburen size yaptirdiklarindan ibarettir.
“Saf çocukluk halinizden geriye yüzünüzde ‘memur gülüsü’, dudaklarinizda ‘gammaz öpüsü’ kalir. Öptügünüz yer kirlenir, güldügünüz zaman herkes incinir. Elinizde etrafi yesil dantelli beyaz bir mendil de yoksa temizleyemezsiniz hiçbir yerinizi.
“Ben Serap’i böyle sevdim, en saf halimle, uzaktan.”
Yasadigimiz bu nefes aldirmayan, “tuhaf” dönemin Diyarbakir’da baslayip Istanbul’a, oradan Zürih’e uzanan ve Nusaybin’de sonlanan hikâyesi... Muktedirlerin kirli siritislarina inat, hülyasinin, serabinin üzerine titreyen, acisini içinde koyultsa da yalan ve siddet üzerine kurulu “zulüm makinesini” sabirla, mizahla, yoldasça dayanismayla, zekayla maskara eden insanlar: Kudret, Bedirhan, Sema, Mutlu, Zeliha ve sonrasinda Celal. Hayati “büyük insanlik”a zehretmeye yeminli o “makinenin” kati/soguk gerçekligine bir an olsun gevsemeyen bir varolus mücadelesiyle, bilgece bir meydan okuyusla gögüs geren karakterler…
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade