“Kimim ben?”
Birçok seyin yaninda, en temelde bir arayisin romani olan Nadja bu unutulmaz soruyla basliyor. André Breton, Paris sokaklarinda, gerçekle düs arasinda gidip gelen, bir görünüp bir kaybolan ve hep biraz eksik görünen nadide bir “umut” kivilcimini ariyor. Yazar, bu kivilcimin görünür oldugu anlarda, ezoterik bir askin yogun melankolisine kapilmaya ve en mahrem hallerini bir günce berrakligiyla ortaya sermeye, böylece kendi benliginin en karanlik köselerini aydinlatmaya basliyor. Bu açiklik, arayisinin belki de en can alici kismini olusturuyor.
Nadja, gündelik hayata dair olgularin gerçeküstü algilanisini sunmakla kalmiyor; gerçeküstücülügün estetik bir kaygidan daha fazlasi, hatta politik tavri ve varolussal sorgulamasiyla ne denli yasamsal bir mesele oldugunu da gösteriyor.
Gerçeküstücülügün kurucu metni Nadja, Ismet Birkan’in Fransizca aslindan çevirisiyle...
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade