Gölgelerin Arasından

“Muhtesem bir tuhafligi var... Birbirimizle bag kurmaya yo¨nelik
insani arzumuz üzerine Kafkaesk bir anlati.”
—Kirkus Reviews

Isini kaybettiginden beri Damián Lobo’nun kafasi karisiktir. Zihninde canlandirdigi bir televizyon stüdyosunda, kurnaz bir sovmene tuhaf röportajlar vermek disinda yaptigi pek fazla bir sey yoktur. Bir gün Damián bir antika pazarinda gezerken küçük bir hirsizlik yapar ve eski bir dolabin içine saklanmak zorunda kalir. Disari çikamayinca da kendini dolapla beraber Lucia ve Fede ile küçük kizlarinin evinde, ebeveyn yatak odasinda bulur.

Bulundugu gizli kovuktan, “gölgelerin arasindan” aileyi gözlemlemeye baslayan Damián evde görünmez bir kâhya gibi çalismaya baslarken bu her seyden habersiz aileyle güçlü bir bag kurar. Özellikle de Lucia’nin duygulari, korku ve düsleri karsisinda gitgide hassaslasir.
Olay örgüsünün ustaca dokundugu bu romanda, Ispanya’nin yasayan en büyük yazarlarindan Millás, fantastik olanla gerçek olani kara mizahla harmanlayarak modern aile yasamina, kapitalist yabancilasmaya ve akil sagligina dair çok yönlü bir anlati kuruyor.