Hayat Apartmanı

26 Kasim persembe aksami. Saat, 20.58-21.33 arasi.

Hayat Apartmani’nin önünde esrarengiz bir genç kiz beliriyor. Üstünde okul üniformasi var. Görünüsü biraz ürkütücü, biraz tekinsiz; sanki baska bir dünyaya ait. Hayat Apartmani’nin kilidi bozuk kapisindan bir hayalet gibi içeri süzülüyor. Issiz ve karanlik merdivenlerden agir agir çikmaya basliyor. Kizin attigi her adimda bir sir açiga çikiyor, her adiminda biri ölüme daha da yaklasiyor. Dünyanin dört bir yanina saçilmis hayatlar bir noktada birlesiyor.

Hirsiz Mülayim Fikirtepe’deki gecekondusunda esrarin dibine vuruyor. Selma bugulu gözlerini televizyona dikmis, kulagi kapida bekliyor.

Londra uçagindaki Kardiyolog Murat Bey, Avrupali meslektaslarina yapacagi etkileyici konusmanin hayaline daliyor. Müküslü Ramazan rüyasinda ak sakalli bir dede görüyor. Küçücük bir iyilik bütün dengeleri degistiriyor. Halepli Muhammed, Kilis’teki evinde eskiden yasayanlarin hikâyesini merak ediyor. Ünlü müteahhit Mehmet Gögebakan, yakin gözlügünü elinde evirip çevirirken artik yaslandigini idrak ediyor. Dursun spor salonunda yüz yirmi kilo agirligi kaldiriyor, salonda bir alkis kopuyor. Numan, New York’ta, Lafayette Caddesi’ne yürüyüp gözdesi olan Madison Square Park’a ulasiyor. Tarihçi Kâmil seyrettigi Into The Wild filmini tam o sahnede durduruyor. Daha birçok hayat tam o anda, Mualla Hanim’in ömrünün son aninda birbirine mühürleniyor.

Mualla Hanim, evinin salonunda yerde yatarken, tiz bir kahkaha ile neye ugradigini sasiriyor. Kara kasli, kara gözlü, bugday tenli, dünya güzeli Cemile buz gibi bir sesle fisildiyor:

“Ölümün benim elimden olacak.”