Gitmek miydi zor olan yoksa kalmak mi dogdugun, kokusu ile yogruldugun topraklarda? Nasil giderdi ki insan en sevdiklerini birakip ardinda? O topraklar ölüm, açlik ve sefalet koksa bile…
Takvimler 1923 yilini isaret ederken, Kuzey Çin’de anneleri evlatsiz, çocuklari yetim birakan agir bir savas hüküm sürmektedir. Henüz on sekiz yasindaki Mei Ling’in ailesi de bu savastan nasibini almistir. Geri kalan ailesinin açliktan ölmemesi, hayatlarinin kurtulabilmesi için Mei Ling’in omuzlarina büyük bir sorumluluk yüklenmistir: Para karsiligi hiç tanimadigi bir adamla evlenmek. Üstelik de sahte bir isimle…
Yaninda ona tamamen yabanci bir adamla uzaklara, onun için günesin bile ardindaki bir ülkeden ibaret olan Amerika’ya olan uzun yolculugu basladiginda, tutundugu tek sey orada güzel bir hayati olacagina dair hayalleridir. Fakat çok geçmeden yalanlarla örülü bir çemberin içinde oldugunu, artik kocasi olan bu yabanciya güvenemeyecegini fark eder. Dilini bile konusamadigi bir ülkede, sadece kendisi için degil, karnindaki bebek ve büyük bir tehlikenin içinde olan yetim bir kiz çocugu için de savasmak zorundadir.
Peki, Mei Ling sevdiklerinden bu kadar uzakta bir basina hayatta kalabilecek, sahte evliligine ragmen gerçek bir aile kurabilmeyi basarabilecek midir? Günesin Ardindaki Topraklar, cesaret ve inançla atan bir kalbin inanilmaz yolculugunu her sayfada yüregimize islerken, anneligin mutlaka bir canliyi dünyaya getirmek demek olmadigini bizlere bir kez daha hatirlatiyor.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade