Okumak mi, Anlamak mi?
Siirleri ilk kez okudugumda formdan daha çok içerigi takildi kafama. “Ne çok ölüm var içinde” dedim kendi kendime. Ölüm tüm anlatilarin basrolüydü sanki... Ama okumaya devam ettikçe “ölüm” imgesinin aslinda yasamayi ve yasatmayi arzulayan bir ruhun çigligi oldugunu anladim. Yasamin verdigi en büyük ders ölümdür derler. Siirlerin sanki “Ders alin!” dercesine gerçekleri yüzümüze vurdugunu gördüm. Yasamanin, hakkiyla, layikiyla, insanca yasamanin avucunda kor ates tasimak kadar zor oldugu bir cografya ve kültürde ölümün kendisini esir alamayacagini haykiran bir hassas ruh duydum. Ilk kez ölümle, acilarla, travmalarla yasamayi ve yasamin adi olan aski bu denli canli anlatan vefali bir ses duydum. Aleni olmayan, ortaya dökülmeyen, iki kisi arasinda vefali bir içses... Okudukça, siirlerdeki her ölümün, yasanan her bir acinin aslinda bir yasama ve yasatma çigligi oldugunu göreceksiniz. Okudukça bir bireyin dünyaya meydan okumasini göreceksiniz. Sair en gür sesiyle tüm kötülüklere, cehalete, önyargilara, adaletsizliklere, yanlis geleneklere, ihanetlere, vefasizliklara, sevgisizliklere “Artik yeter!” diyor, en sagir kulaklara... Okuyun ve yasamin degerini en büyük ögretmen olan Ölüm’den bir kez daha dinleyin. Kavusmayi ayriliklardan, sevinci acilardan, ihaneti vefadan dinleyin. Okuyun ve acilarin, kederlerin bir insani nasil insan yaptigini görün...
Ben özgür soneler diyorum bu anlatilara. Sone tadinda ama kural yok, kisit yok, kelepçeler yok... Duymak isteyene melodi de var, tini da var, ahenk de. Ama önce akil, önce kalp, önce ruh... Okuyun, zorlama kafiyelere, seslere, melodilere takilmadan, hissederek okuyun. Çünkü bu anlatilar salt kulaga degil, daha çok akla, kalbe ve ruha hitap ediyor. Yoksa ne farki kalir iyi bir siirin eglenceli bir sarkidan? Ne diyelim; mademki mukadder son ölüm, öyleyse: “Ölecekse asktan ölsün insan.”
Ercan Akin-Editör
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade