Seytan’in en büyük zaferi herhalde var olmadigina dair modern dünyayi ikna etmis olma-sidir. Oysaki seytaniligin elle tutulur, gözle görülür somut kanitlarini savaslarda, iskencelerde gözlemleyebiliyoruz. Çagimizda yasanan dehsetler, kötülügün insan dogasinda özsel olarak bulunduguna inanmamiza neden oluyor.
Seytan kavrami, kötülük kavramina güçlü bir sekilde kök salmistir ve kötülük, oldukça etkileyici bir konudur. Jeffrey Burton Russell, kötülügün kisilestirilmesi olarak Seytan’i, merak uyandiran Kötülügün Tarihi serisinde ele almaya devam ediyor. Serinin üçüncü kitabi olan Lucifer, Seytan kavraminin besinci ila on besinci yüzyillardaki evrimini gözler önüne sererken din, sanat, edebiyat, tiyatro gibi alanlarin yani sira skolastik felsefe, mistik teoloji, vaiz edebiya-ti, hagiografi yardimiyla Ortaçag diabolojisine isik tutuyor. Lucifer’de, Ortaçag’daki Seytan kavraminin yüzyillar içinde nasil degistigini ve meydana gelen kati inançlarin 1500’lerde ve 1600’larda cadi avi histerisini nasil körükledigini de ögreniyoruz. Russell, kavramin özellikle Bati’daki gelisimini incelese de Dogu Ortodokslugu ve Islam düsüncelerine dair detayli bilgilere de yer veriyor; ayrica konunun hem uzmanlarina hem de meraklilarina muazzam bir tarihsel kaynak sunuyor.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade