Sifatsiz büyüyordu Irfan. Tabii aynasiz, karanliksiz, gölgesiz.
Enikonu topal, enikonu çolak, enikonu kör, enikonu patates kafa, enikonu çirkin, Orkun disindaki akranlari arasinda enikonu arkadassiz, dostsuz, 133’ün disindaki dünya hakkinda enikonu bilgisiz. Tek gözü olmayan birinin her seyi kartpostal gibi görebilecegini, üçüncü boyutu isterse naylon gözlük takip üç boyutlu sinema seyretse hayatta göremeyecegini bilmiyordu mesela. Ve disarida kalbin bes para etmedigini de bilmiyordu.” Rengârenk bir kadro cirit atiyor bu Sezgin Kaymaz romaninda da: Polisler (iyisi, kötüsü, sivili), hastane personeli (manyagi, mahiri), yer alti ahalisi (iyi mafya, kötü mafya!), garibanlar… Ve tabii Deccal – yani Deccal Bey… Ve iyiler ve kötüler. Iyilikle kötülügün bazen birbirine de karisarak, bazen ayirt edilmez hale gelerek, hep kilik ve suret degistirerek, bogusup durmasinin ve yenisememesinin romani, Son Sûrâ. Bir hesaplasmanin romani. Ve ayni zamanda bir ask romani… Kalbin “dana cigeri” kadar olanina da, “kuzu böbregi” kadar olanina da sigabilen askin... Iyiligin de, kötülügün de üzerinde kus uçuran askin...
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade