“Bize dargin misin ey ana topragi? Seni çigneyip geçen ayaklarin, seni yaralayip, tirnaklayip telvis eden haydut ellerin, senin kemiklerini kemiren hainlerin seyyiatini bu mert, bu bigünah nesilden sorma! Ey, mavi dalgalar içinde uyuyan ana topragi! Cibalinin nazli hututu, mor gölgeleri, afakin rüyamsi, tülümsü sisleri, semanin pembe, inci seherleri, bulutlarinin dilber, nazenin renk yiginlariyla bizi yetim birakip hangi yabanci arzulara dogru kayiyorsun?”
“Ne diyordu? Ben bunu anlamaya bile lüzum görmüyordum. Kendimi o sesin deruni ahengine birakmakla yetiniyordum. Zaten benim için, nesirde olsun nazimda olsun her sey bu deruni ahenkten ibaret degil miydi? Harap Mabetler yazari, bu harap mabetlerin kendi çocukluk mabedimiz oldugunu anlatadursun, ben buna o kadar önem vermiyordum. (...) Bu nesir parçalariyla Türk diline yalniz tatli bir serinlik gelmiyor; Türk edebiyatinda yeni bir iklim, yeni bir hayal iklimi açilmis oluyordu.”
Yakup Kadri Karaosmanoglu
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade