Esit parçalara bölünemeyen seylerden söz etmenin bir agirligi var. Giderek kiriliyor takatimiz bu agirligin altinda. Ya aklimiz yetmiyor her seyi anlamaya ya boyumuz yetismiyor. Yola çiktigimiz o ilk yere ait degiliz. Yolun bitecegi de yok üstelik. Yasamak, üstelik esit parçalara bölünemeyen seyler için yasamak öyle zor öyle sancili ki! Kadin ya da erkek, safi gerçek ya da bir roman kahramani olmanin önemi yok. Önemli olan agirlik. Yani yasam.
Dogan Ates, kurmacanin dilini siire yaklastirarak, yolu, eksik kalmis hikâyeleri, tahakkümü, zorbaligi ve yazmanin yakiciligini anlatiyor Ay Isiginda Sanci’da.
“…gitmeliyiz, korkmadan, nereden geldigimizi asla ve asla unutmadan, Habil ve Kabil çatismasindan, kesilen ilk bastan, tufanlarin en büyügünden ürkmeden, görmeyen gözlerin gören gözleri olarak, duymayan kulaklarin duyan kulaklari olarak, yürüyüs devam etmeli, gitmeliyiz, gitmeliyiz çünkü bizim bir hikâyemiz var.”
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade