Felsefe Açısından Savaş Ve Toplum

Felsefe, Cornelius Castoriadis’in deyimiyle düsünülebilirin figürlerinin tamamini düsünmeyi arzulayan bir etkinliktir. Filozof, varligin tüm katmanlarinda gezinmeyi kendisine görev bilir. Felsefe pratikleri açisindan dünyada-olmak, temel baslangiçlarin duyumsandigi andir. Filozof, yurttas olarak hem yasadigi politik birligin sorunlariyla dolayimsizca iç içedir hem de birlikte yasadigi diger yurttaslarin kurdugu, bozdugu ve ürettigi mekanlarin tamamiyla iliski halindedir. Bu baglamda savas fenomeni felsefenin can alici konulari arasinda yer alir. Savasi düsünen filozofun derdi genellikle barisin nasil kurulacagini ve nasil sürdürülecegini de anlamaktir. Filozoflarin baris imgesi ile savas kavrayislari bu nedenle, diyalektik bir süreçle ortaya çikmaktadir. Bu gözle irdelendiginde, Platon’dan Rousseau’ya, Aristoteles’ten Hegel’e savasin çesitli düzeyleri üzerine yazmamis filozof yoktur. Sadece baris fikri ile anilan filozoflar bile her seyden önce savas üzerine kavrayislar gelistirerek yola koyulmuslardir. Bu kitap, savas ve felsefe ilgisi çerçevesinde, çogunlukla Türk akademisinde görev yapan felsefecileri bir araya getirmektedir. Bilindigi gibi 2018 yili I. Dünya Savasi’nin bitisinin yüzüncü yil dönümü oldugundan birçok farkli disiplin savas konusunu I. Dünya Savas’i baglaminda irdelemektedir. Elinizdeki kitapta ise savas, I. Dünya Savasi’yla sinirli tutulmadan felsefe tarihi ve temalari gözetilerek genis çerçeveli okumalar yoluyla ortaya konulmaktadir.