“Tat duyusu, bir tabak yemegin içindeki malzemeleri asip anilarimiza, kültürümüze ve belki de genlerimize kazinir. Bellegimizdekinin benzeriyle karsilastigimizda duyulari ve hatirimizdan çikmis olan anilari bir anda tetikler.
Masaya oturunca önce gözlerimizi doyurur, kadeh tokusturarak ses çikarir, kulaklarimizi devreye sokariz. Agzimiza yaklasirken burnumuzun not verdigi yiyecekler önce dudaklarimiza dokunur, sonra dilimize. Agzimizin içinden kayarken de doku ve sicaklik farkliliklarini hisseder, tadini aliriz. Güzel bir yiyecekten farkli bir lezzet aldigimizda bu yalnizca bellegimize kaydolmakla kalmaz, gönlümüzde de yer eder. Asçilik meslegini zanaat olmaktan sanat olmaya dönüstüren fark iste budur.
Istedim ki yeni yetisen sefler, konusunun ve mesleginin geçmisini kendi dillerinde okusunlar ve daha iyi kavrasinlar. El becerilerini mutfak kültürü bilgileriyle zenginlestirerek yorum kabiliyetlerini
gelistirip kendilerini assinlar ve yaraticiliklari cossun. Çünkü dünyanin en eski yeme-içme kültürlerini barindirmis olan bu cografyada üstü tozlanmis bilgi çok da, bu bilgilerin tozunu atarak, yorumlayip yeni bir ekol yaratan, yeni bir çigir açan az.”
Tarihi sümerlere dayanan en eski içkiyi… IÖ 26. yy’da yapraklari tedavi için çignenen bitkiyi… Osmanli döneminde tüm yasaklamalara ragmen yayginlasan içkiyi… Amerika kesfedilmeden önce para yerine kullanilan bitki tanelerini… Antik Yunan ve Roma imparatorlugu süresince yalnizca afrodizyak olarak tüketilen besin maddesini… Ortadogu’da bütün dinlerce yasak görmüs hayvan etini… Sarayi olan içkiyi… Tarihin akisina yön verebilecek gida maddesini… Biliyor musunuz?
Deniz Gürsoy, dünyada gastronomiyi ve gida tarihini kendi cografyamizdan bakarak aktariyor.
“... Ey yolcu, ye, iç, keyfine bak,
çünkü baska hiçbir sey bu kadar önemli degildir. ”
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade