Yirminci yüzyilin en etkili düsünürlerinden biri olan Hannah Arendt, Pentagon Belgeleri’nin 1971’de ifsa edilmesinden kisa süre sonra yazdigi Siyasette Yalan adli çalismasinda, tarih boyunca siyasette bir araç olarak kullanimi mesru görülen yalanlarin yirminci yüzyilda yepyeni bir çehreye bürünüp hangi mekanizmalarla hem siyaset sahnesini hem de olgusal gerçekligi egemenligi altina aldigini çözümlüyor. Demokrasinin karsi karsiya kaldigi bu hayati tehdidin bertaraf edilmesinde ise özgür basinin ve özgürlükleri için baskilara boyun egmeden mücadele eden insanlarin önemine vurgu yapiyor. Tamamlayiciligi bakimindan önemsedigimiz Caty Ca-ruth’un “Yalan ve Tarih” makalesi ise Arendt’in yazdiklari üzerinden yalanin dogasi ve siyasi eylemle iliskisi, yalanin kendi tarihini yazan kapsayici bir gerçeklige dönüsme süreci üzerinde duruyor. Caruth, hem gerçeklik zeminini yitiren hem de bu yitirisi gözlemlemekten aciz hale gelen bir dünyada tarihe tanikligin nasil mümkün olabilecegini sorgulayarak, Arendt’in argümanlarinin temeline isik tutuyor.
Güvenli Ödeme
Hızlı Teslimat
Kolay İade